Davranış ve Nörogenetik
Beyza Gülçin Eracun - Moleküler Biyoloji ve Genetik – Haliç Üniversitesi
Davranış bir canlının dış ve iç uyarılara karşı
verdiği tepkidir. Nörogenetik ise nörolojik hastalıklara neden olan çeşitli
genetik değişimleri ve nedenlerini inceleyen bir alandır.
1900'lerde davranış psikologların incelediği alanlar arasına
girmekteydi. O yıllarda psikologlar davranışı doğuştan gelen ve
koşullandırılmış olarak iki gruba ayırmaktaydılar. Doğuştan gelen davranışlar
bireyde doğumdan itibaren gözlemlenebilen davranış biçimidir. Bunlara
refleksler örnek verilebilir. Koşullandırılmış davranışlar ise zaman içerisinde
tecrübeler ile öğrenilir. O yıllarda içerisinde psikologlar koşullandırılmış
davranışlar üzerinde yalnızca çevresel etkilerin rol oynadığı ve bireyin
genetik kodlarının etkili olmadığı kanısındaydılar. 19. Yüzyılda ilk kez Francis
Galton davranışta genlerin etkisini incelemiştir. Böylelikle Davranış üzerindeki
düşünceler yanlış bir şekilde yalnızca genlerin etkisi ve yalnızca çevrenin
etkisi olmak üzere ikiye ayrıldı.
Fakat çoğunuzun da bildiği gibi bu karşıt
düşünce tarzı oldukça yanlıştır ve Davranış üzerinde hem bireyin genetik
kodlarının hem de bulunduğu çevrenin etkisi vardır. Günümüzde çeşitli
davranışların hem çeşitli genlerin ürünleri hem de çevre ile ilişkili olduğu
bilinmektedir. Bireyin taşıdığı genetik bilgiler, bir davranışı oluşturmak ve
devamını sağlamak için zihinsel yeteneği, biyolojik temelleri veya her ikisini
de sağlamaktadır. Aynı zamanda çevrenin davranış üzerindeki etkisini de
sınırlandırmaktadır.
Bazı davranışların çeşitli genlerle ilişkisi olduğunun
kanıtı farklı çalışmalar ile kanıtlanmıştır. Tüm çalışmaların odak noktası çevreyi
algılaması, algıladığı bilgileri işlemesi ve ardından davranışı başlatması
nedeniyle merkezi sinir sistemidir. Bu nedenle öncelikle merkezi sinir sistemi
yapılarını inceleyelim.
Merkezi Sinir Sistemi
Şekil 1:
Merkezi Sinir sistemi ve sinir hücreleri
Merkezi sinir sisteminin (MSS) uyarıları
algıladığını, aldığı bilgileri işlediğini ve bunlara bağlı olarak davranışların
oluşmasına neden olduğunu daha önceden söylemiştim. Aynı zamanda MSS davranışlarla
ve diğer olaylarla ilgileri tecrübeleri anı olarak saklamaktadır. Ana merkezi
sinir sistemi çoğu omurgalıda beyin ve omurilikten, çevresel sinir sistemi ise MSS’den
çıkan sinirlerden oluşmaktadır.
MSS Nöronlar (sinir hücreleri) olarak isimlendirilen birçok hücreden meydana gelmektedir.
Şekil 2: Bir
nöron yapısı (Klug E. S. ve ark. (2020)).
Bir sinir hücresinin hücre gövdesinde çekirdeği ve gelen sinyalleri almasına ardından da iletmesine yardımcı olacak dendrit ve akson adında iki uzantısı bulunmaktadır. Aksonların ucunda nörotransmitter molekülleri ile dolu bir çok kesecik bulunmaktadır Dendrit gelen elektriksel akım şeklindeki sinyalleri (bu sinyaller impulslar olarak isimlendirilmektedir.) alır. Daha sonra impulslar hücre boyunca ilerlerler ve akson uçlarına gelirler. Bu iletim sırasında akımın yayılımı ve taşınması sodyum ve potasyum iyonlarının plazma zarının diğer tarafına taşınmasıyla gerçekleştirilir. İyonların hareketiyle zar depolarize olur ve bu olay zarın elektriksel potansiyelindeki değişikliklerin ölçülmesi sayesinde izlenebilir. Akson uçlarında bulunan nörotransmitterler gelen impulsların etkisiyle sinapslara bırakılır.
Şekil 3: Bağlantılı
sinir hücreleri.
Sinir hücreleri tek başlarına çalışmak yerine işlevsel gruplar olarak çalışmaktadırlar. Nöron grupların işlevleri ve kapasitelerini sinaptik bağlantıların motifleri dolayısıyla sinapslar tarafından belirlenmektedir.,
Bir nöronun dendriti ile diğer bir nöronun aksonu arasında bulunan sinapslar, nöron grupları boyunca bilginin aktarılmasını sağlayan önemli bölgelerdir. Sinapsa doğru akım gönderen nöronlar presinaptik nöron, sinapstan gelen akımı alan ve uzağa gönderen nöronlar ise postsinaptik nöron olarak adlandırılmaktadır. İki nöron arasındaki sıvı dolu alan sinaptik boşluk olarak adlandırılmaktadır. Akson ucunda bulunan nörotransmitterler implus geldiğinde sinaptik boşluğa salınırlar ve ardından postsinaptik nöronun dendritinde bulunan özgül reseptörlerine bağlanırlar. Reseptörlerde oluşan değişimler postsinaptik nöronda sinir akımının oluşmasına neden olur
Şekil 4: Nörotranmitterlerin
sinaptik boşluğa salınımı ve postsinaptik nöronda bulunan reseptörlerine
bağlanmaları.
Reseptörler nörotransmitterler
bağlı olduğu sürece sinir akımı oluşmaya devam eder. Sinir akımının sonlanması,
nörotransmitterlerin enzimatik yıkımı, sinaps dışında difüzyonu ya da yeniden
alınmalarıyla gerçekleşmektedir. Çeşitli kimyasallar nörotransmitter olarak
görev almaktadır. Bu kimyasallardan bazıları tablo 1’de verilmişti. Bu
kimyasalların ve diğer birçoğunun kendine özgül reseptörleri bulunmaktadır.
Tablo 1: Bazı
Nörotransmitterler.
Asetilkolin (Ach) Aminler |
Amino Asitler |
Peptidler |
Gazlar Ve Lipidler |
Norepinefrin |
GABA |
Endorfinler |
Nitrik Oksit (NO) |
Dopamin |
Glutamat |
Takikininler |
Karbon Monoksit (CO) |
Serotonin |
Glisin |
Somatostakinin ve Kolesistokinin |
Endokanabinoidler |
Şekil 5:
Sinir akımının sinaplar aracılığıyla iletimi (Klug E. S. ve ark. (2020)).
Sinapsların da etkisiyle gruplar haline gelen nöronlardan oluşan devreler ayrışım yapan devreler ve birleşme yapan devreler olarak iki gruba ayrılmaktadır. Ayrışım yapan devreler bir presinaptik nörondan sinaplar aracılığıyla sinyal alır ve ardından bu sinyali başka birçok nörona iletir.
Şekil 7:
Birleşme yapan nöron devreleri (Klug E. S. ve ark. (2020)).
Şekil 8: Sinaps
oluşumunda görevli genlerde meydana gelen çeşitli mutasyonlar sonucunda oluşan
hastalıklardan bazıları (Klug E. S. ve ark. (2020)).
Gen Mutasyonlarının Saldırgan
Davranışlara Etkisi
1993 yılında yapılan bir
çalışma sırasında incelenen bir ailenin üyelerinin bazılarında, nörotransmitterlerin
yıkımında görevli monoamin oksidaz tip A (MOA) enzimini kodlayan gene
yakın bulunan bir gende gerçekleşen mutasyon sonucunda bu enzimin işlevsiz
olarak kodlandığı gözlemlenmiştir. İşlevsiz enzim nörotransmitterleri gereken
zamanlarda reseptörlerden temizleyememiştir. Bunun sonucunda mutant MAOA
aleli taşıyan aile bireylerinin bıçakla yaralama, öfke ve tecavüz girişimi gibi
saldırgan davranışlara yatkın olduğu gözlemlenmiştir.
Referanslar
·
Klug
E. S., Cummings M.R., Spancer C.A., Palladino M.A., Killian D. (2020) Genetik
Kavramlar (11. basım), Palme Yayınları. Ankara.
·
Engin
A. O., Calapoğlu M., Seven M. A., Yörük A. K. (2008). Davranışlarımızın Genetik
ve Çevresel Boyutları, Kafkas Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Cilt:1 Sayı:2 Sayfa:
37-56
https://dergipark.org.tr/en/pub/kujs/issue/30854/337762 (Erişim Tarihi: 13.05.2022)
·
Koz
M., Gelir E., Ersöz G. (2020) Fizyoloji Ders Kitabı (9. Basım), Nobel Akademik
yayıncılık. Ankara.
Yorumlar
Yorum Gönder