İnsülin ve Tip 2 Diyabet
Beyza Gülçin
Eracun - Moleküler Biyoloji ve Genetik – Haliç
Üniversitesi
İnsülin
İnsülin kanda bulunan glukoz miktarının homeostasisinden sorumlu hormondur. Pankreasta bulunan beta hücrelerinden salgılanır. Birbirine disülfit bağlarıyla bağlanmış iki polipeptid zincirden oluşan bir yapısı vardır. Zincirlerin birinde 30 diğerinde ise 21 amino asit bulunur.
Şekil 1 : Preproinsülinden insülin hormonunun
aktifleştirilmesi (Aktümsek 2020:19)
Şekil 1’de gözlemlendiği gibi insülin preproinsülin
olarak inaktif halde bulunur. Preproinsülin yapısı önce proinsüline ardından
insülin hormonuna dönüştürülerek aktif hâle getirilir. Yaklaşık altı dakikalık
yarı ömrüne sahiptir. Reseptörlere bağlanmayan insülinlerin az bir miktarı insülinaz enzimi ile çeşitli dokularda,
çoğunluğunun karaciğerde, bir kısmının da
kas ve böbreklerde yıkımı
gerçekleştirilir.
İnsülin
Hormonunun Metabolizma Üzerindeki Etkisi
Metabolizmayı en çok etkileyen hormonun insülin olduğu
kabul edilmektedir. Gluloz girişinin artmasıyla ilgili olarak glikojen yapımını
arttırır, amino asit absorbsiyonunu arttırarak
protein yapının arttırır ve yağ dokusunda yağ yapımını stimüle eder. Tüm
bu özellikleri nedeniyle anabolik bir hormondur.
Tablo 1: İnsülinin metabolizma üzerindeki etkisi
(Aktümsek 2020:133).
İnsülin
Sinyal Yolağı
İnsülin ilk olarak hedef hücrede bulunan IRS (insülin
reseptör substrat) reseptörlerine bağlanır. IRS proteinleri hücre zarı üzerinde
bulunur. Birbirlerine disülfit bağlarıyla bağlanan dört polipeptid zincirden
oluşur ve bu zincirlerin ikisi alfa diğer ikisi ise betadır. Alfa zincirler
hücrenin dışına doğru, beta zincirler hücre içerisine yani sitoplazmaya doğru
uzanır. Farklı dokularda bulunan farklı IRS reseptörleri çeşitli görevleri
üstlenebilirler. İnsülinin bağlanmasının ardından yolak eğer AKT yolundan
ilerlerse glukoz metabolizması, apoptosis ve transkripsiyon gibi olaylar
meydana gelebilir. Bu yolda glukoz taşıyıcısı olarak insülinle uyarılabilen tek
taşıyıcı olan GLUT4 kullanılır.
Şekil 2: İnsülin hormonunun reseptöre bağlanması
(Aktümsek 2020:140).
İnsülin
Yolağı Ve Glukozun Hücre İçerisine alınması
- İnsülin IRS reseptörüne
bağlandığında reseptörün beta zincirlerinde otofosforilasyon gerçekleşir.
- Hücre içi metabolik
enzimler aktive olur.
- Glukozun hücre içine
alınımı hızlanır. Aynı zamanda potasyum ve fosfat iyonları ile amino
asitlerin geçirgenliği de artar.
- Glukoz hücre içerisine
alındıktan sonra fosforile edilir ve glukoz 6-fosfat oluşturulur. Bu
sayede glukozun hücre dışına çıkması engellenir. Bu aşamadan sonra yolak
üzerinde glukoz 6-fosfat ilerler.
- Bu şekilde başlayan etkiler
saatler ve günler boyunca devam eder. Bu sayede ribozomlarda yeni
proteinlerin sentezi gerçekleşir. Ayrıca DNA transkripsiyonu ile
metabolizmada görev yapan enzimlerin proteinleri oluşur.
Şekil 3: İnsülin hormonunun
reseptöre bağlanması ve hücre içerisine glukoz alımı (Aktümsek 2020:140).
T2DM
Hastalığı
Tip 2 diyabet insülin direnci nedeniyle
ortaya çıkan diyabet türüdür. İnsülin direnci hedef hücrelerin insülini etkili
bir şekilde kullanamamasından dolayı, gerekli miktarda glukozun hücre içine
alınmamasıyla ortaya çıkar. İnsülin direnci hücresel sinyal basamaklarında
meydana gelen bozulmalar sonucunda meydana gelebilmektedir. Bu bozulmaların
bazıları insüline özgü sinyal basamaklarında da gerçekleşebilir. İnsülinin
etkisi telafi edilmeye çalışıldığı için daha çok insülin hormonu salgılanır. Bu
sayede hiperinsülinemi ortaya çıkar.
İnsülin direnci ile ortaya çıkan diyabet
‘‘metabolik sendrom’’ olarak, Obezite sonucunda veya obezite ile birlikte
oluşan tip 2 diyabet ise ‘’diabezite’’ olarak adlandırılır. T2DM genellikle 30
yaş üzerindeki bireylerde gözlemlenir. Bu nedenle yetişkin tip diyabet olarak
da adlandırılabilir. Hastalık yavaş gelişir ve ne kadar geç yaşlarda ortaya
çıkarsa o kadar az tehlikeli olur.
Tip
2 Diyabet Hastalığına Yakalanma Riski Taşıyanlar
•
Kalp damar
hastalığı olanlar
•
Yüksek tansiyona
sahip bireyler
•
4 kilo üzerinde
doğum yapan anneler ve gebelikte diyabet teşhisi koyulanlar
•
Birinci derece
akrabalarından dolayı genetik yatkınlığa sahip bireyler
•
Obezite
hastalığına sahip veya özellikle karın
bölgesinde yağlanma gözlemlenen fazla kilolu bireyler
•
45 yaş ve
üzerinde olan bireyler
•
Sağlıksız
beslenen bireyler
•
Sağlıksız düzeyde
az fiziksel aktiviteye sahip bireyler
•
Polikistik over
sendromu olan kadınlar
•
250 mg/dl ve
üzerinde Trigliserit seviyesine sahip
bireyler
•
35 mg/dl ve
altında yüksek yoğunluklu lipoprotein-kolesterol seviyesine sahip bireyler bu
hastalığa yakalanma riski taşırlar.
Ozbezite/fazla kilolu olma durumundan,
sağlıksız beslenmeden ve/veya fiziksel aktivite azlığından ortaya çıkan T2DM
hastalığı önlenebilir düzeydedir.
Tip
2 Diyabetin Genetiği
T2DM hastalığının oluşmasında hem
çevresel faktörlerin hem de genetik faktörlerin etkileri bulunduğu için bu
hastalık multifaktöriyeldir. Hem Pasifik Adalılar ve Pima yerlileri gibi etnik
gruplar üzerinde yapılan araştırmalardan alınan sonuçlar hem de aile bireyleri
arasında hastalığın sıkça gözlemlenmesi T2DM hastalığının sadece çevresel
faktörlere bağlı olmadığını kanıtlar niteliktedir. Fakat tip 2 diyabet için tek
bir gen tanımlanmamaktadır. Genellikle poligenik kalıtım modeline sahiptir. Bireyler
arasında değişiklik gösteren çeşitli gen varyantlarının etkileşimi sonucunda
ortaya çıktığı gözlemlenmektedir.
Tip
2 Diyabetin Belirtileri
•
Yorgunluk
•
Halsizlik
•
Aşırı su tüketimi
•
Sık idrara çıkma
•
Çok yemek yeme
•
Kilo alımı veya
zayıflama
•
Bulanık görme
•
Kadınlarda
vajinal kaşıntı
Tip
2 Diyabetin Tanısı
Tanı için diyabet semptomlarının
gözlemlendiği hastaya rastgele bir zamanda kan şekeri ölçümü, açlık kan şekeri
ölçümü ve oral glukoz tolerans testinde
yapılabilir.
Hastanın rastgele bir zamanda ölçülen
kan şekerinin 200 mg/dl üzerinde olması,
oral glukoz tolerans testi sırasında glukoz yüklemesinin ardından 2. saat kan şekerinin 200 mg/dl üzerinde olması veya
açlık şekerinin 126 mg/dl üzerinde olması T2DM hastalığına işaret
edebilmektedir(2).
Tip
2 Diyabetin Tedavisi
T2DM hastalığında tedavinin temellerini
sağlıklı yaşam tarzı ile ilaç tedavileri oluşturmaktadır. Öncelikle sağlıklı
vücut kütlesinin korunması, sigara tüketiminin bırakılması, fiziksel
aktivitenin arttırılması ve sağlıklı besin tüketimi ile sağlıklı yaşam tarzının
benimsenmesi gerekir. Ayrıca şeker düşürücü ilaçlar, insülin ve insülin dışı ilaçlar ile de tedavi
uygulanabilir. Tedavinin gidişatı her hasta için özeldir. Hastanın ihtiyacına
göre tedavi yolu izlenir. Fakat her hasta için ortak bir nokta vardır. Bu da
hastanın diyabet konusunda bilinçlenmesini sağlamaktır. Bu noktada hasta
yeterince bilinçlendirilirse tedavi süreci daha kolay bir hâl alır.
Referanslar
•
Aktümsek A.
(2020). Genel Endokrinoloji. Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık LTD.
ŞTİ. Ankara.
•
Arıkoğlu H.,
Erkoç Kaya D. (2015). Tip 2 diyabetin moleküler genetik temeli; Son gelişmeler.
Genel Tıp Dergisi. Cilt:25, Sayı:4, 147-159
https://search.trdizin.gov.tr/yayin/detay/198028/ (Erişim Tarihi
: 12.01.2023)
•
Özşahin A.K.,
Asma S., Aksöyek A., Gereklioğlu Ç., Korur A. (2015). Obesity- Insulin
Resistance and Diabetes. Turkish Journal of Family Medicine & Primary Care.
Cilt:9, Sayı:2 , 36-39.
https://app.trdizin.gov.tr/makale/TVRreU1EQTVPUT09/obesity-insulin-resistance-and-diabetes (Erişim Tarihi : 12.01.2023)
•
Görgişen G.
(2018). İnsülin Direncinde İnsülin Reseptör Substrat 1 (IRS1) Proteininin Rolü.
Bozok Tıp Dergisi. . Cilt:8, Sayı:3
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/557219 (Erişim Tarihi : 12.01.2023)
•
https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/diyabet/tip-2-diyabet.html (Erişim Tarihi: 12.01.2023)
Yorumlar
Yorum Gönder